Ahilik
Ortaçağ’da Anadolu’da kentlerde kurulan Türk Esnaf Loncası
Lonca
Aynı meslekten kimselerin özellikle ortaçağ’da oluşturdukları ESNAF DERNEGİ. Anadolu selçukluları ve Anadolu beylikleri zamanında Fütüvvet* ve Ahilik adıyla anılan bu dernekler 15.yüzyıldan itibaren Avrupalılardan LONCA adını alarak tamamen ticari bir nitelik kazandılar. Fütüvvet ve Ahi derneklerinin tasavvufa dayanan dinsel bir yönüde vardı ve bu yön oldukça ağır basardı.
Her Lonca’nın (Dokumacı, derici, bakırcı, saraç, marangoz vb.) her kentte bir örgütü, başkanı ve üyeleri vardı. Loncalarda dükkan açmak çırak, kalfa, usta olarak belli kurallara bağlanmıştı. Ayrıca yapılan malların kalitesi’de Loncalarca denetlenirdi. Lonca üyeleri arasında tam bir dayanışma vardı. Türk lonca kuruluşları 19.ncu yüzyılda Avrupa sanayisinin etkisi sonucunda önemini yitirdi ve 1913 yılında resmen kapatıldı.
Pazar
Satıcıların belirli günlerde yiyecek maddelerini ve kimi malları (giysi, kap,kacak,sebze meyve, süt ürünleri vb.) satmak için bir araya geldikleri kamuya ait alan.
Pazarcı
Belli günlerde, belli yerlerde kurulan pazarlarda mal satan kimse.
Pazarcılık - (Ticaret)
Gerek büyük kentlerin çeşitli semtlerinde, gerekse küçük yerleşim merkezlerinde, genellikle haftanın belirli bir gününde kurulan pazarlarda, besin maddeleri ve bazı dayanıksız tüketim maddeleri satılır. Pazarlar için bir yer (pazaryeri) tahsis etmek ve buralarda satılan malların nitelik ve fiyat bakımından denetimini yapmak belediyelerin görevidir.
Bu satış yerlerinde yakın yörelerden gelen küçük üreticiler kendi ürettikleri malları, pazarcılığı meslek edinen kişiler de toptancı halinden aldıkları malları satarlar. Satıcıların karlarının çok az olması nedeni ile satılan malların fiatlarıda düşük olmakta, bu da geniş bir tüketici kitlesi için pazarları oldukça çekici kılmaktadır.
Osmanlı'da İlk Pazar
Bizans hakimiyetindeyken bölgenin en önemli merkezlerinden birisiydi. Bunun nedenlerinden birisi, doğal yapısı itibariyle Bilecik Kalesi'nin bölgedeki, hatta ülkedeki en sağlam kalelerinden birisi olmasıydı. Kalenin sağlamlığı demek şehrin sağlamlığı ve büyüklüğü demekti. O dönemde, İpekyolu üzerinde bulunan ve nüfus olarak da büyük bir şehir olan Bilecik, bu yönüyle en önemli ticaret merkezlerinden birisi haline getirmişti. O yüzden de bölgenin en büyük pazarı Bilecik'te kurulurdu, bu gün olduğu gibi. Pazarlar, ekonominin merkezi olduğu gibi, o dönemde şehirler arasındaki haberleşmeyi sağlayan adeta bir iletişim aracı gibiydi.
Bu nedenle, en büyük paralar ve bilgiler Bilecik'te toplanıyordu. Bu yönüyle de Bilecik ayrı bir güç olmuştu. O dönemde Kayı Aşireti Söğüt'te yeni yeni büyümeye başlamış, Ertuğrul Gazi vefat etmiş ve yerine oğlu Osman geçmişti. Osman Gazi, aşiretten devlete geçiş sürecinde, ekonominin önemini fark etmişti. O dönemde ekonomin kalbi ise Bilecik'te atıyordu. Ama, Bilecik Tekfuru, Türk Pazarcılarını Bilecik Pazarına sokmuyordu. Babası Ertuğrul Gazi gibi Osman Gazi'de Bilecik Pazarına girebilmek için, bu günkü tabiri ile diplomatik girişimlerde bulunmuş ancak sonuç alamamıştı.
Türk Pazarcılarının Bilecik Pazarında tezgah açması demek, bugünkü ifadesiyle Türkiye'nin AB'ye girmesi gibi önemliydi.
Bu gerçeği gören Osman Gazi, bir yolunu bulup Bilecik Pazarına girmeliydi.
Aynı dönemde, bölgede eşkıyalık yapan, pazarları basan, gerek Türklerin gerekse Bizansların mallarını yağmalayan Çavdaroğulları, son zamanlarda Bilecikli pazarcılara dadanmış ve onarlın mallarını yağmalıyordu. Bilecik'e giremeseler de, Bilecikli pazarcılar başka pazara giderken onları soyuyorlardı. Bu durum, Bilecikli Pazarcıların sadece kendi pazarlarına sıkışıp kalmasına yol açmıştı. Bilecik Pazarı kan kaybediyordu. Tekfur ise çaresizdi. Savaşta olduğu gibi ilmi siyasette de usta olan Osman Gazi, bu durumdan faydalanarak Bilecik Tekfuru ile pazarlığa oturdu: “Sen Bilecik Pazarını Türklere aç, ben de Çavdaroğulları'nı temizleyeyim.” Bu anlaşma üzerine Osman Gazi, küçük bir baskınla, baskına giden Çavdaroğulları'nı bastı ve ortadan kaldırdı. Tekfur'da sözünde durarak Bilecik Pazarını Türklere açtı.
Böylece Osmanlı en büyük Pazardan pay almış, ürettiğini satmış ve üretemediğini de satın almıştır. Bölgenin en büyük haber merkezlerinden ve bilgi alış verişinin yapıldığı yerde Osmanlı'da söz sahibi olmuştur. Osmanlı pazarcıları ve üreticileri, bilmedikleri bir çok şeyi bu Pazar sayesinde öğrenmiştir.
Bilecik Pazarı Osmanlı ekonomisindeki ilk devrimlerden birisi olmuş ve Osmanlı, o dönemdeki AB'ye girmiştir.
Osmanlı devletinde daha Osman Gazi zamanında pazarların kurulduğunu net olarak biliyoruz. Fakat bu pazarlar haftada bir defa kurulan hafta pazarlarıdır ve aslında bugün bile bütün Anadolu’da varlığını sürdürmektedir. Bilirsiniz. bir ilçe veya kasabanın haftanın bir, bazen de iki günü hafta pazarı günüdür.
Aynen batıda olduğu gibi bizim tarihimizde de pazarın kutsallığı söz konusudur. Öyle ki pazarlar genellikle halkın bir ibadet olarak Cuma namazını kılmak için toplandığı günlere denk düşürülür. Bu cami-pazar ilişkisi bugün bile etkisini aynen sürdürmektedir. Cumapazarı ismi en çok kullanılan bir isimdir. Zaten Osmanlı kayıtlarında bir yerleşim birimi tarif edilirken şu ifade sıkça kullanılır ve bu o yerin niteliğini ortaya kor: ‘Bazar durur, Cuma kılınur’.
Yıllardır yüksek enflasyon ve yüksek faiz döngüsünden kurtulamayan ülkemizdeki olumsuzluklardan en fazla etkilenen kesimlerden biri esnaf ve sanaatkarlar olmuştur Günümüz koşullarında kısıtlı sermayesi ile kendi emeğini ve göz nurunu birleştirerek ayakta kalmak için mücadele eden Pazarcı esnafı, piyasalardaki durgunluk ve ekonomik krizler , çalışma koşullarının zorluğu nedeniyle zor günler geçirmiş hala daha geçirmeye devam etmektedir…
Aslında Pazar yerleri taşıdıkları özellikler açısından bir toplumun yansımasıdır. Sadece İzmir’in ve çevresindeki ilçelerin kültürel özelliklerini yansıtmak açısından da önemlidir. Özellikle turistlerin yoğun olduğu sezonda bazı ilçelerden buralara tur şirketleri tarafından gezi veya turistik turlar düzenlenmektedir, Bunların arasında başlıcaları Akdeniz ve ege sahil bandında kurulan Pazar yerleridir. (Antalya Lara, Serik, Manavgat, Selçuk, Kuşadası, Fethiye, Muğla, Milas, Alaçatı, Söke, Kuşadası, Tire, vb.)
Pazar en genel anlamıyla, esnafın kendi ürettiği ya da aracı olarak satın aldığı ürünleri, haftanın belirli günlerinde satabildiği halka açık veya kapalı alanlardır seklinde tanımlanabilir. Böylelikle pazarlarda kırsal köylü tiplerinden tutun da küçük esnafa kadar toplumun her tabakasından satıcı görmek, toplumun farklı kesimlerden pazara alışverişe gelmiş insanları görmek mümkündür. Farklı kesimlerden oluşan Pazar esnafının gösterdiği kültürel farklılıklar aslında İzmir metropolün tarihi ve kültürel yapısını göstermektedir.
Pazarlar çok sayıda girişimcinin oluşturduğu bir tür “USTU AÇIK BUYUK MAGAZALAR” zinciridir. Günümüzde gelişen teknolojinin de etkisiyle “Plastik para” dediğimiz kredi kartları ile de pazarlarda alışveriş yapma imkanı doğmuştur.